Her
hangi bir ırkın diğerlerinden üstün, değerli ve daha şerefli olduğu anlayışını
temel alan ırkçılık islamın baştan beri mücadele edegeldiği önemli bir
sorundur. İslam ırkçılığı şeytan kaynaklı bir sorun olarak görür. Zira
Hz.Adem'in yaratılışı ile "ateş" ve "toprak" ırkları
arasında üstünlük hesaplamasına girip oradan ebedi bir düşmanlık tohumu
çıkartan şeytandır.
Halbuki
tek bir erkek ve dişiden yaratılıp sonra da tanışıp kaynaşabilsin diye ırklara
kabilelere, aşiretlere ayrılan (Hucurat Suresi: 13) insan için etnik kökenin
kıymet-i harbiyesi belki de burada gizlidir. Tek bir anne ve babanın (Hz Adem
ve Hz. Havva) evladı olan insanların tanışıp kaynaşma zeminini sağlıklı
becerebildikleri müddetçe etnik köken mensubiyetine atıfta bulunulmasının hiç
bir sakıncası bulunmaması gerekir. Aslına bakılırsa İslam dininin etnik kökene
dair gereksiz ve abartılı vurguyu ortadan kaldırırken dikkatimizi bu yöne
çektiği ve "haberiniz olsun bir müslümanın diğer müslüman açısından ırkının
değeri nerelisin sorusuna" vereceği cevabın değeri kadardır...
Bununla
birlikte şeytandan beslenen çağdaş iblislerin aldatmacasına iştahşla sarılan
günümüz müslümanlarının ırkçılık sarmalıjnda birbirlerine düşmanlık etmesi
canımız acıtmaktadır. Müminleri kan ve biyolojik kardeşliğin ötesinde inanç
kardeşliğinde (Hucurat suresi: 10) buluşturan, ırkçılık için mücedele edip bu
uğurda can alıp can vermeyi islam öncesi cahiliye inanç ne düşüncesi üzere ölüm
olarak niteleyen, yine müminleri acıda kederde bir vücudun azalarına benzeten,
arapla arap olmayanı, siyah derili ile beyaz deriliyi eşiy tutan, müşrik amcası
Ebu Leheb'i ailesinden saymazken dinde kardeşi Selman-ı Farisi'yi (İranlıdır)
ailesinden sayan bir peygamberin ümmeti ırkçılık girdabında bir birlerini
boğazlarken nasıl rahat olabiliriz.
Üst
akıl şeytan ve onun çağdaş taşeronlarının
kurdukları tuzaklardan kurtulmak isteyen müslümanların; türkçülük,
kürtçülük, arapçılık vs. peşinde koşarak hangi ırkın diğerine göre daha
kıymetli olduğu ile ayrıştırıcı haklara ulaşması gerektiğine dair yürüttükleri
fitne politikalarına karşı "Ümmet deryasında" bir damla olmanın
şerefini yaşamak azminde olmaları gerekir.
Aksi durum ırklarla başlayan ayrrıştırmanın, ümmet bedninin
moleküllerine kadar dağılmasıyla sonuçlanacağı açıktır.
Topyekun
bir ümmet coğrafyasının birliği ve sosya-politik gücüne sahip olmak varken,
kürdün, türkün, arabın kendi göletlerinde boğulmaları en azından akıl karı
değildir. Buraya kadar igfade etmeye çalıştıklarım ümmeti yakıp kavuran,
yerlerinden yurtlarından eden, canlarını hiç uğruna toprağa verdiren,
ocakşlarına ateş düşüren hastalıklarımızdan sadece birisidir. Bir husus daha
varki ona da anahatları ile değinmeden geçmek eksiklik olacaktır.
( Yeni) Selefilik
Görünümlü Çağdaş Haricilik Ya Da DEAŞ Terörü
İslam
haksız yere kyılan bir canın bütün insanlığı öldürmüş kadar kötü ve büyük bir
cinayete eş değer olduğunu (Maide:5/32) apaçık ortaya koymuş iken bu gün
ortadoğu coğrafyasında tekbirlerle sözde islam adına dökülen müslüman kanının
izahı mümkünmüdür.
( Yeni) Selefilik görünümlü çağdaş haricilik
olarak tanımlanabilecek bu yapının; küresel güçlere yaptığı maşalık kısmını
görmezden gelsek (ki bu mümkün değil) bile islam tarihinde tekfirciliğin ve
dini görünümlü siyasi cinayetlerin ilk kaynağı olan kadim hariciliğin yeniden
hortlamış şekli olduğu apaçık ortadadır. Kur'an ve sünneti bağlamından kopartıp
iniş sebebi, söylenme sebebi gibi hususları dikkate almadan bu iki temel
kaynağı kendisi gibi anlamayanları tekfir edip (Kafir demektir) öldürmeyi cihad
olarak gören kaba ve bedevi bir anlayıştır bu. Bu anlayışın şu kadarının ya da
bu kadarının İslami olduğunu söylemek
mümkündeğildir. Düpedüz islam ve insanlık katlidir bu yapılan.
Hz.
Ali'yi tekfir edip şehid eden bu anlayışla Irak'ta, Suriye'de, Türkiye'de masum
müslümanları şehid eden bu anlayış tıpatıp aynıdır. Katillerin namaz kılması,
oruç tutması, sakal ve sarık taşıması bu gerçeği kesinlikle değiştirmeyecektir.
Küresel bağlam
İslam
dünyasındaki ırkçı veya DEAŞ merkezli bu sapık anlayışların islama ve
müslümanlara verdiği zarar apaçık
ortadadır. Küresel güç odaklarını oluşturan islam düşmanlarıyla mücadele etmeyi
bırakın, onlarla iş tutmakta ve onların taşeronluğunu yaparak müslümanlara
savaş açmakta hiç bir beis görmeyen bu anlayışları hiç bir müslümanın
onaylaması mümkün değildir.
Olması
gereken; Kürdü, Türkü, Arabı vs. bütün müslümanların inanç coğrafyamızın
bütünlüğü ve kardeşliği etrafında kenetlenmesidir. Yine ırkçı veya iddia ettiği
dini inancı ne olursa olsun teröre terör, cinayete cinayet diyebilmekten vaz
geçmemektir. Özellikle de tarih boyunca islamın ve müslümanların kudretli ve
merhametli limanı olan, Anadolu
coğrafyasının yani Türkiye gemisinin müslümanları, tarihi ve dini misyonlarına
uygun davranmalıdır.
Sizleri
vasat bir ümmet yaptık (Bakara:143), İşlerin en hayırlısı ortayollu olanıdır
(Hş.) prensiplerinden ilham alarak; seküler, marksist, leninist Pkk, Deaş, vb.
yanlış yollarla doğru sonuçlar alınamayacağını bilmemiz gerekmektedir.
Unutmayalım ki; "Kem (kötü) aletle
Kemâlât (olgunluk, iyi sonuç) elde edilmez."
Gün
birlik ve beraberlik günüdür. Düşmanlığa prim verilmemeli. Barış ancak birlikle
gelir.
On
söz Merhum Akif'in olsun:
Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet
sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan islam'ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
işte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.
30 Muharrem 1331
27 Kanunuevvel 1328
1913
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan islam'ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
işte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.
30 Muharrem 1331
27 Kanunuevvel 1328
1913
28.07.2015
MERSİN
Yorumlar
Yorum Gönder